Yazmaya nerden başlayacağımı bilmediğim için önce ne ve nasıl yazılır diye kendime gelişigüzel bir harita oluşturmak istiyorum.
Yazı türleri ve yazmakla alakalı bu yazıyı tamamen kişisel çıkarımlarıma dayalı olarak aktarmaya çalışacağım.
Edebiyat, fikirlerin, hislerin, gözlemlerin ve imgelerin dil aracılığıyla estetik bir şekilde ifade edilmesine deniyor
Nedir bu edebiyat diye Google'layınca da karşımıza ilk anlam olarak yalnızca 'yazın' çıkıyor. İkinci anlam olarak 'içi boş, gereksiz, süslü sözler' denmiş.
Tuhaf buluyor ama geçiyorum.
Edebiyat, kabaca şiir ve düz yazı olarak iki ana dala ayrılıyor. Bir de karma ve deneysel türler var. Bunlar aşina olduğumuz bazı metin türlerinin iç içe geçmesiyle ya da söz konusu metnin bunlardan hiçbirinin tanımına uymadığı durumlarda ortaya çıkıyor.
Ben kendimi kısıtlamak istememekle beraber şu anda işimin düz yazıyla olduğunu düşünüyorum.
Düz yazı deyip de geçmemek lazım, şiir olmayan her türlü metin bu kategoride.
Dolayısıyla o da kendi içinde ikiye ayrılıyor: Anlatıya dayalı olan türler ve düşünce yazıları.
ben bu iki kategoriden de yalnızca ilgimi çeken metin türlerinden bahsedeceğim
En nihayetinde bu yazdığım yazıyı, yazmayı anlayabilmek için yazıyorum. Üstüme gitmeme gerek yok .
Her biri edebiyata dahil olsa da anlatıya dayalı türler, düşünce yazılarının yanında 'edebi' tür olarak kalıyor. Bu metinler, yazarından, iç dünyasını ve dünyayı algılama biçimini aktarırken dürüstlük bekliyor çünkü edebi bir eser ortaya koyarken dili bilmek ve onunla oynamak yetmiyor
'Edebi' olma kaygısından kurtulmak gerekiyor. Bu sayede kaynak kendi olduğundan, yazar kendini köşeye sıkışmış olmaktan kurtarıyor. Kendine özgür bir alan yaratmış oluyor. Dahası yalnızca yazar yazdığı metni değil, metin de yazarını anlatıyor. Gerçi belki de kimisi için tam da bu yüzden dürüst olmak özellikle kaçınılan bir şeydir. Neyse ki yazarın alternatif benlik yaratmasının önüne geçen bir edebiyat yasası da yok. Her neyse
Ben edebi olarak geçen düz yazılardan öyküyü — bir diğer adıyla hikayeyi — seçiyorum. Bu türde varılmak istenen yere, karakterin verdiği tepkilerle, olayın akışıyla varılıyor veya bir nihayete varmak şart olmuyor. Keza çoğu zaman da öyle oluyor çünkü bana öyküde asıl meselenin tüm bu bahsi geçenlerin yoğunluğunu, aniliğini, karakterin bahsedilmeyen geçmişini, içinde bulunduğu duygu durumunu, atmosferi, karakterin hayatından çarpıcı bir kesiti, her şeyi bilen ve kontrol eden anlatıcı ses olarak sezdirmek, tek bir konuya veya duyguya odaklanmak ve sonunda okuyucuyu metnin üstüne düşünürken bırakabilmek gibi geliyor. Ben mistik diye buna derim! Bu tür bir yazıyı karakterin içinde kalmış olduğu bir durumu, duyguyu, olayı veya çatışmayı anlatmak için kullanabilirim. Hatta öykü, karakterinin kendisinin de yaşıyor olması gerekmeden, hayal dünyasında bunları kurgulamasıyla yaşadığı ruh hallerini aktarmak için bile kullanılabiliyor.
Velhasıl eğer geniş ve karmaşık, birbirlerine bağlamak istediğim kocaman bir gözlemim, düşüm yoksa ve bir dolu insanın tüm yaşantısını veya karakterini ele almak değil de, bir ya da birkaç karakterin hayatlarının çarpıcı bir kesitini paylaşmak istiyorsam üstelik kendim bile yapılması gereken çıkarımın açık uçlu olduğunu düşünüyorsam 'Öykü' doğru tür.
E anladığım kadarıyla diğer türlüsü de Roman oluyor — yoruma açıklık hakkı romanda da var — ama şimdilik onunla işim yok.
Düşünce yazılarına gelince elbette denemeyi seçecektim. Böyle geniş yelpazeden başlık seçebileceğim, üslubumda ve iddialılık seviyemde bu derece özgür hissedeceğim başka tür var mı bilmiyorum.
Bu tür adeta yazı yazmanın, en yakın arkadaşlarınla üstüne konuşulan konudaki fikrini pervasızca savunuşu, senden daha iyi bir fikir çıktığında az önce ateşlice savunduğundan birden vazgeçme hakkının hep orda oluşu, yıllardır görüştüğün psikoloğuna, kendinle çeliştiğini bilsen de anlattığın şeyler, itiraf etme hakkı. Kendi başına kaldığın bir anda, aklına takılan her neyse onu anlamak ve çözümlemek için yaptığın sesli düşünme seansı.
Benzetmelerin içinde kaybolmadan kendimi durdurmam gerekirse anlaşılan o ki deneme türünü henüz bir örneğini vermeden bile seviyorum. Deneme yazmanın kuralının, kuralsızlığı olduğunu düşünüyorum. İster bir kavram olsun, bir fikrimin, bir olayın üstüne, aklıma takılan bir soru, bir çelişki, ikilemi yazarken yolda çözmeye çalışmak, hakkında konuşmak için ve şimdi yazmak için aklıma getiremediğim her çeşit konuda kendimi özgürce ifade edebileceğim bir tür deneme. Kanıtlara gerek yok. Ve yine yapmacık ve zorlama dil kullanılan deneme, samimiyeti yok edebilir. Bu, denemenin en sevdiğim, kişisel fikirden bahsetme özgürlüğü yanını zedeleyebilir. Ben tercih etmiyorum!
İşte şimdilik bununla yetineceğim ve son olarak yazmanın tek yolunun ilhamı beklemeden oturup yazmak olduğunu, iki haftadır üstüne ne yapsam, ne etsem diye düşündüğüm bu yazıyı, bu sabah oturup yazmaya başlayıp, aynı gün içinde bitirmemden anlıyorum. Nerden başlayacağım konusunda kendime verebileceğim en iyi tavsiye oturup yazmaya başlamak.